SAYI : 2
TARİH : 2025-01-08
<p>İletişimin Kitlesel Gözetiminde Usuli Güvencelerin Sağlanması: AİHM’nin İki Kararı Çerçevesinde Değerlendirme; The Historical And Contemporary Context of The “Forced Transfer of The Ethnic Groups” From Human Rights Perspective: The Balkan Case; Uluslararası Koruma ve Geçici Koruma Rejiminde Geçicilik Unsuru: “Geçici” Olan Nedir ?; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin 25 No’lu Genel Yorumu Çerçevesinde Dijital Ortamda Çocuk Haklarının Korunmasında Mahremiyet, Güvenlik ve Bilgiye Erişim Dengesi; Kürtaja Liberteryen Bir Bakış: Block Vs. Wisniewski; Kurumsal Kuram Perspektifinden İnsan Hakları ve Örgütsel Meşruiyet: Toplumsal Sorumlulukların Sürdürülebilir İş Modellerine Etkisi; Seeking Human Rights in The Services of Local Governments: Human Rights City</p>
<p>25 Mayıs 2021 tarihinde, AİHM Büyük Dairesi, In Centrum för Rattvisa v. İsveç ve Big Brother Watch ve Diğerleri v. İngiltere davasında, Birleşik Krallık ve İsveç hükümetlerinin, kitle iletişiminin gözetimi (KİG) hakkındaki ulusal mevzuatlarının gizliliğin korunması için yeterli usul güvenceleri içermemesi nedeniyle AİHS Madde 8'i ihlal ettiğine hükmetti. Mahkemenin bu kararlardaki yaklaşımı özellikler gösterdiği için çeşitli yönlerden incelenmelidir. Öncelikle, Mahkeme, KİG'nin özelliğini göz önünde bulundurarak, mağduriyeti kanıtlamanın neredeyse imkansız olması nedeniyle mağduriyet gerekliliğini ortadan kaldırarak, davalının iç başvuru yollarını tüketmesini aramadan davayı soyut olarak karara bağladı. İkinci olarak, Mahkeme, KİG ile ilgili mevzuatın “kanunun kalitesi” koşulunu karşılayıp karşılamadığını değerlendirdi. Mahkeme, hedefli gözetim konusundaki önceki davalarında bazı usulî güvenceleri belirlemiş olsa da, bu kararlarında özel hayatın gizliliğinin korunması için KİG ile ilgili mevzuatın içermesi gereken minimum güvenceleri belirledi. Mahkeme, “toplu gözetim rejiminin per se Sözleşmeyi ihlal etmediğine” karar verdi; ancak Mahkemeye göre KİG ile ilgili mevzuat özel hayatın korunmasını sağlamak üzere “baştan sona güvenceler” sağlamalıdır. Özetle, gizli gözetimi düzenleyen kanunların Mahkemenin önüne gelmesi halinde yapılan denetim sırasında müdahalenin hukuka uygunluğu “kanuna uygunluk” ve “gereklilik” koşullarının birlikte değerlendirilmesi suretiyle yapılmaktadır. Burada, “kanunun kalitesi” koşulu, ilgili kanunların hem “erişilebilir ve öngörülebilir” olmasını hem de gizli gözetim önlemlerinin yalnızca “demokratik bir toplumda gerekli” olduğunda uygulanmasını, özellikle kanunlarda özel hayatın korumasını sağlamak üzere yeterli ve etkili güvencelerin ve garantilerin bulunmasını ifade eder. Son olarak, Mahkemenin bu davalarda benimsediği “kanunun kalitesi” ve “usuli güvenceler” yaklaşımının gelecekte önüne gelecek benzeri türdeki toplu gözetim ve yapay zeka ile ilgili davalar için ne ölçüde geçerli olacağını zaman gösterecektir.</p>
Yazarlar : Deniz KIZILSÜMER ÖZER
Sayfa No : 01 - 44
Anahtar Kelimeler : Kitle iletişiminin gözetimi, YZ ile ilgili davalar, AİHS m.8 özel hayatın korunması hakkı, usulî güvenceler, hukukun kalitesi.
<p>1990'lı yıllardan bu yana insanlığa karşı işlenen suçlar, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü (1993) ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü (1998) gibi çeşitli uluslararası antlaşmalarda düzenlenmiştir. Roma Statüsü, zorunlu göç de dahil olmak üzere insanlığa karşı suç teşkil edebilecek belirli fiillerin en güncel ve kapsamlı listesini sunmaktadır. Diğer yandan 20. yüzyılın başlarında Güneydoğu Avrupa’da nüfus transferleri, bölgedeki barışı sağlamak için uluslararası kurumların desteğiyle sözde kurtarıcı eylemlere dayanan ikili antlaşmalarla meşrulaştırılmıştır. Bu makale, Balkan devletleri arasındaki ikili anlaşmaları ve nüfus transferlerini analiz ederek şu temel sorulara yanıt vermeyi amaçlamaktadır: Zorunlu nüfus transferi neden daha önceki bir tarihte değil de, 1998’de BM tarafından ‘insanlığa karşı suç’ olarak tanımlanmaya başlanmıştır? 1990'lı yıllardan önce nüfus ve özellikle azınlık transferleri neden barış için bir araç olarak görülüyordu? Bu makalenin özellikle Balkan bölgesine dayanan karşılaştırmalı yaklaşımı, nüfus transferlerinin tarihsel ve güncel bağlamlarını göstererek, erken dönem nüfus transferleri ile günümüzdeki yerinden edilenler arasında yeni bir kuramsal çerçeve çizmektedir. Nüfus transferleri şu dört konuda farklılık göstermektedir: yasal çerçeveler; ulusal kimlik üzerindeki etkileri; geniş coğrafi etkiler ve gruplar arası yeniden uyum ile geri dönüş politikaları.</p>
Yazarlar : Burcu TAŞKIN
Sayfa No : 45 - 78
Anahtar Kelimeler : Forcible Transfer of Population, Immigrants, Minorities, International Criminal Court (ICC), The Balkans
<p>Uluslararası koruma kapsamına 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’de (1951 Cenevre Sözleşmesi) yapılan mülteci tanımına uyan veya bu tanıma uymasa bile ulusal korumadan faydalanamadığı için uluslararası koruma ihtiyacı içerisinde bulunan kişiler girmektedir. 1951 Sözleşmesi’ndeki tanıma uyan kişilere koruma mülteci statüsü üzerinden sağlanırken, tanıma girmediği halde uluslararası korumayı hak eden kişilere koruma, ikincil koruma statüsü gibi, tamamlayıcı koruma statüleri üzerinden verilmektedir. Bu durumda, ayrıca bir geçici koruma rejiminin varlığı, geçici koruma kapsamındaki kişilere sağlanan korumanın niteliği bakımından bazı yanlış anlaşılmalara sebep olabilmektedir. Bu makale, uluslararası korumanın geçici bir idari mekanizma üzerinden sağlanıyor olmasının bazı hak ve hizmetlerin sağlanması konusunda esneklik getirebilse de, devletlerin geri gönderme yasağı kapsamındaki yükümlülüklerini değiştirmediğini teorik tartışmalar ve seçilmiş mahkeme kararlarının incelenmesi yoluyla ortaya koymaktadır.</p>
Yazarlar : Ayşe Dicle ERGİN, Yiğit KADER
Sayfa No : 79 - 122
Anahtar Kelimeler : Uluslararası koruma, geçici koruma, 1951 Cenevre Sözleşmesi, geri gönderme yasağı, non-refoulement ilkesi, gönüllü geri dönüş
<p>Çocukların mahremiyet, güvenlik ve bilgiye erişim hakları Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile güvence altına alınmıştır. Çocukların dijital ortamda da sahip olduğu bu hakların kapsamları, birbirleriyle olan ilişkileri ve güvence altına alınabilmeleri için Taraf Devletlerle diğer paydaşların üzerlerine düşen yükümlülükler Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Dijital Ortama İlişkin Çocuk Hakları Hakkında 25 No’lu Genel Yorumu ile açıklığa kavuşturulmuştur. Dijital ortamda çocukların güvenlik, mahremiyet ve erişim hakları arasındaki ilişki karmaşık bir yapıdadır; güvenlik hakkı, çocukların zararlı içeriklerden ve çevrimiçi tehditlerden korunmasını sağlarken, mahremiyet hakkı çocukların kişisel verilerinin korunmasını ve bireysel kimliklerinin güvence altına alınmasını içerir. Bilgiye erişim hakkı ise çocukların öğrenme ve gelişim süreçlerinde dijital kaynaklardan yararlanmalarını teşvik eder. Ancak, bu haklar arasında doğal bir gerilim de mevcuttur. Örneğin, çocukların güvenliğini sağlamak için alınan bazı önlemler, mahremiyet haklarını kısıtlayıcı olabilir ya da mahremiyetin korunması, güvenliği sağlayacak izleme yöntemlerinin etkisini azaltabilir. Bu dengenin sağlanması, çocukların dijital dünyada hem korunmasını hem de gelişimini destekleyici bir ortam yaratılması için önemlidir.</p>
Yazarlar : Bahar KONUK SOMMER
Sayfa No : 123 - 154
Anahtar Kelimeler : Çocuk Hakları, Dijital Mahremiyet Hakkı, Çevrimiçi Güvenlik Hakkı, Bilgiye Erişim Hakkı, Çocuğun Üstün Yararı
<p>Kürtaj, gebeliğin, kadının sağlığını tehdit eden bir durum nedeniyle sonlanmasını veya böyle bir tehlike olmasa dahi kadının isteğiyle sonlandırılmasını ifade etmektedir. Bu uygulama, fetüsün yaşamı ile kadının özgürlüğünü karşı karşıya getirmekte ve hukuki, ahlaki, siyasi, ekonomik, sosyolojik, dini pek çok alanda tartışmalara yol açmaktadır. Tartışmalar temel olarak kürtajı destekleyen seçim yanlıları ile fetüsü önceleyen yaşam yanlıları arasında gerçekleşmektedir. Zamanla bu iki tarafın arasını bulmaya çalışan ayrılıkçılık ve tahliyecilik gibi görüşler ortaya çıkmıştır. Makalede kürtaj, bireylerin başkalarına zarar vermemek kaydıyla özgürce yaşayabilmelerini düstur edinen bir siyaset felsefesi olan liberteryenizm perspektifinden incelenmiştir. Makalenin ilk başlığında kürtaj ve liberteryenizm temel hatlarıyla ele alınmakta ve liberteryen düşünce içerisindeki kürtaj yaklaşımları sunulmaktadır. Makalenin ikinci başlığında ise kürtaj üzerine yıllar süren fikri tartışmalara imza atan iki liberteryen düşünür olan Walter E. Block ve Jakub B. Wisniewski’nin liberteryen öz mülkiyet ve saldırmazlık ilkeleri eksenindeki argümanları aktarılmaktadır. Tartışmalarda Block’un tahliyeciliği, Wisniewski’nin ise yaşam yanlısı görüşü benimsediği görülmektedir. Bu makalede, kürtaj uygulamaları Block ve Wisniewski arasındaki tartışmalar temelinde liberteryen bir pespektiften ele alınmakta ve böylelikle kürtaj tartışmalarına farklı bir boyut kazandırılarak literatüre katkı sağlanması amaçlanmaktadır.</p>
Yazarlar : Gözdenur ÖZDEMİR, Dilara Buket DİDİN
Sayfa No : 155 - 194
Anahtar Kelimeler : Kürtaj, Liberteryenizm, Tahliyecilik, Walter E. Block, Jakub B. Wisniewski
<p>Bu çalışma, insan hakları ve örgütsel toplumsal sorumlulukların kurumsal kuram perspektifinden incelenmesini amaçlamaktadır. Çalışma, özellikle insan hakları ve örgütsel meşruiyet arasındaki ilişkiyi ele alarak, örgütlerin sürdürülebilir iş modelleri geliştirmesinde bu kavramların rolünü incelemektedir. Kurumsal kuram çerçevesinde, örgütlerin sadece ekonomik ve teknik gerekliliklere değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel normlara da uyum sağlaması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda çalışma, Türkçe literatürde henüz yeterince ilişkilendirilmemiş olan insan hakları ve örgüt çalışmaları alanlarını bir araya getirerek özgün bir kavramsal model sunmayı hedeflemektedir. Araştırma, örgütsel meşruiyet, toplumsal kabul, sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik konularını küreselleşme süreci perspektifinden ele alarak, bu alanda yeni bir kavramsal model önerisi geliştirmektedir.</p>
Yazarlar : Hasibe AYSAN
Sayfa No : 195 - 224
Anahtar Kelimeler : Kurumsal Kuram, Örgütsel Meşruiyet, Sürdürülebilirlik, İnsan Hakları, Örgütsel Toplumsal Sorumluluk
<p>Kent yönetiminden sorumlu olan yerel yönetimler halka en yakın idari birimler olmakla birlikte halkla doğrudan iletişim içerisinde olabilmeleri onları daha da değerli kılmaktadır. Özellikle son dönemde dünyada yaşanan değişimler ve gelişmeler yerel yönetimleri vazgeçilmez birimler haline getirmiştir. Kentsel alan yönetiminden sorumlu olmaları, halkın gündelik hayatına yönelik politikalar, hizmetler üretmeleri, kararlar almaları ve temsil, katılım gibi demokratik değerleri yerelde uygulamaları ve bunları yerine getirirken halkın ortak ve yerel nitelikteki tüm ihtiyaçlarına eşit ve kimseyi mahrum bırakmadan cevap vermeleri insan hakları ile arasındaki bağa da işaret etmektedir. Çünkü yerel yönetimlerin yerine getirdiği bu hizmetlerin kalitesi insan haklarına verdiği önemle ortaya çıkmaktadır. Buradan hareketle çalışmanın amacı yerel yönetimler ile insan hakları arasındaki ilişkiyi açıklamak ve yerel yönetimlerin sunduğu hizmetlerde insan haklarının nerede konumlandığını ortaya koymaktır. Ayrıca insan haklarının yerelleşmesi olarak görülen “İnsan Hakları Kenti” modelinin yerelde neyi amaçladığını örnek uygulamalar üzerinden tartışmak da çalışmanın bir diğer amacını oluşturmaktadır. </p>
Yazarlar : Yeter AVŞAR
Sayfa No : 225 - 259
Anahtar Kelimeler : Local Governments, Human Rights, Human Rights City, Local Service, City Management